7 Haziran 2008 Cumartesi

Giden Reji'ye saygılarımla



Bir kadın ve bir adam üzerinden traji-komik hikayeler...

Bir yönetmenin aynı zamanda başka işlere de el atması kimi zaman kaçınılmazdır,özellikle de yaptığı işin üstüne çok titizleniyorsa.
Aslında kendisini sadece iki filmiyle tanıdığım bir yönetmenden söz ediyorum:Billy Wilder.
İzlemiş olanlar için nostalji faslı şimdi de,izlememiş olanlar için de fazla ayrıntıya girmeden özet diyelim;hadi buyrun:
İrma La Douce(Sokak Kızı İrma) :
Shirley Maclaine ve Jack Lemmon ikilisini başrolde izleyeceğiniz bir film bu.Paris'in sokağında geçer hikaye;sokak kızlarının iki sıra halinde sokağın iki ucunda dizildiği bir sokaktır burası.Ve sokağın başında karşılıklı iki mekan vardır.Bir bar ve sokağın karşısında bir otel.Sokağa yeni atanan bir polis durumu fark edince bütün kadınları toplayıp emniyete götürür,sokağın karşısındaki bardaki kabadayılar büroya tehdit savurup "kızları salmalarını" söylerler.İş bu sebeple mazbut polisimiz işten atılır ve asıl hikayemiz başlar.Sokak kızlarından biri olan İrma'ya aşık olur bizimki.İrma kabadayıların en güçlüsünün kızıdır.Kabadayıyı alt etmek pek de zor olmaz polis için ama İrma'yı yaptığı işi bırakıp yalnızca kendisiyle beraber olmasına ikna edemez.Bu yüzden de tuhaf işler açar başına.
The Apartment(Garsoniyer):
Bir şirketin büro elemanı,şirketin asansöründe çalışan kıza aşık olur bu defa.Fakat,kız kıdemli elemanlardan biriyle aşk yaşamaktadır.Büro elemanı evini bu kıdemli elemanlara kiralamaktadır,kendi evleri gibi kullanıp kızlarla meşk etmeleri için.Karşılığında onlardan para alıp bir nevi işinde alamadağı zammın acısını çıkartmaktadır.Kızla aralarında geçenler ise izlenilmeliktir anlatılmalık değil.Yani hayatımda izlediğim en sıcacık filmlerden.Sokak Kızı İrma'dan bile daha pamukumsu.Yine Shirley Maclaine ve Jack Lemmon ikilisi başroldeler.

0 yorum: